Bu yazımda o kadar enerji doluyum ki hangi anıya nereden başlayacağımı bilemiyorum. Hayatımın en güzel ve en spontane haftasıydı diyebilirim arkadaşlar. Ama öncelikle sizlere Falcon Fest’i tanıtmam doğru olur diye düşünüyorum.
FALCON FEST TANITIM VİDEOSUNU İZLEYEBİLİRSİNİZ 🙂
Bu festivalde; 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı etkinlikleri kapsamında Vezirköprü Şahinkaya Kanyonu’nda 17-18-19 Mayıs 2017 tarihlerinde BASE Jump, Tırmanış, Slackline, Kano, Stand Up Paddle (SUP) ve Paramotor olmak üzere 6 (altı) spor dalından her biri alanlarında uzman sporcular bir araya gelerek ekstrem sporlara yönelik etkinlikler ve gösteriler yaptılar. Katılımcı ülkeleri sayacak olursak eğer ; Amerika Birleşik Devletleri , Avustralya , Beyaz Rusya , Belarus Birleşik arap Emirlikleri Danimarka, Estonya,Finlandiya, Fransa, Hollanda , İngiltere ,İran , İrlanda, Kuveyt , Litvanya, Macaristan, Portekiz , Rusya Federasyonu, Türkiye, Yeni Zelanda şeklinde 19 farklı ülkeden profesyonel sporcular ile tanışma fırsatına sahip oldum.
FALCON FEST’TE YAPILAN EXTREME SPORLAR
Yapılan extreme sporlardan da biraz bahsetmek istiyorum sizlere 🙂
Base Jump: Building (bina), Antenna (anten), Span (köprü veya kemer) ve Earth (kanyon veya uçurum gibi doğal yapılar) kelimelerinin baş harfleri bir araya gelmesinden oluşan bu spora “B.A.S.E.” adı verilmiştir. Kısacası, sabit bir noktadan yapılan serbest paraşüt atlayışıdır. Herhangi bir federasyona bağlı olmamakla birlikte, öğrenmek isteyen meraklıların, öncelikle uçaklardan yapılan skydiving atlayışlarıyla başlamaları gerekmektedir. Türkiye’nin BASE jump haritasını oluşturmak üzere yola çıkan BASE Jumper Cengiz Koçak, Şahinkaya Kanyonu’ndan 05.10.2016 tarihinde atlamış ve bu noktanın adını Nomad (Göçebe) koymuştur.
Tırmanış: Şahinkaya kanyonundaki Altınkaya barajının sularından yükselerek yapılacak tırmanışlar sayesinde elit sporcular tarafından açılacak rotalar, daha sonrası için de dağcılık ve tırmanış sporuna uzun yıllar hizmet edecek, uluslararası tırmanış camiasının da dikkatini çekecektir. Uzun duvar tırmanışları için oldukça elverişli kanyondaki ilk tırmanışı da Türkiye’nin önemli tırmanıcılarından Zorbey Aktuyun yapmış ve açtığı ilk rotaya ‘’İlk adım’’ adını vermiştir.
Slackline – Highline: Slackline, Highline da dahil olmak üzere ip üzerinde yürünen birçok branşın temelidir. En basit anlamıyla Slackline, gevşek bir ip üzerinde dengede durma ve yürüme sporudur. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Yosemite Vadisi’nde dinlenen bir grup dağcının canının sıkılması ve iki ağaç, bir iple bir şeyler denemesiyle ortaya çıkmıştır.
Highline ise, herhangi bir düşüş durumunda hayati risk taşıyabilecek kadar yüksekte yapılan slackline aktivitesine denir. Slackline’den farklı olarak, daha yüksekte yapıldığı için sporcunun algılarıyla savaşması ve kazanmayı öğrenmesi gerekir.
Paramotor: Paramotor, pilotun paraşütüne ek olarak bir de sırtında pervaneli motor taşıdığı bir hava aracıdır.
Kano:
Bu festivale katılmak için gerçekten çok istekliydim ve inceden gururluyum kendimle bir istediğimi daha gerçekleştirdim.
Kamp için Antalya’dan Samsun’a şans eseri uygun uçak bileti bularak başladım işe. Öncesinde zaten kendimi görevli yazdırabilmek adına arkadaşımın başının etini 2 ay öncesinden yemeye başladım orası ayrı. 16 Mayıs’ta sporcularla birlikte kamp alanına 1 gün önceden giderek yerleşmeye başladık. Bu arada organizasyon o kadar ince düşünülmüş ki ben malzeme dağıtılabileceğini hiç tahmin etmemiştim. O yüzden yeni aldığım sırt çantamı ağlatır derecede doldurarak envai çeşit hazırlıkla gittim oraya. Bütün malzememi aldım yanıma. Ama gelin görün ki sporcu ve görevlilere Quechua’nın (sanırsam sponsor olmuş) sırt çantasını (30 lt trekking çantası), tek kişilik şişme yatağını, şişme yastığını, bir adet su 75 ml su matarasını, küçük gece lambasını (şu renkli küçük şirin el tutulanlardan), 1 adet çift kişilik battaniye ve de yine Quechua’nın 2 kişilik Aprenaz 2 çadırını listelere imza karşılığı dağıttılar. Tabi ben şok. O an beni görevli yazan arkadaşın tekrar başının etini yedim yine niye bana bu kadar eşya taşıttın diye. Bunca malzemeye ek olarak sporculara Uyku tulumu da dağıtıldı.
Kamp yerimiz Vezirköprü ilçesinde Vezirsuyu Tabiat Parkı olarak geçiyor. Normal şartlar kamp yapmaya izin veriyorlar mı bilmiyorum. Ama biz parkın yarısını kaplamıştık kalabalık olarak. Bizim yerleştiğimiz alanın karşısında AFAD ve polislerin kamp alanı vardı. Böylelikle ilk gün sadece yerleşerek ve tanışarak geçirdik. Ertesi gün dış katılımcılarda gelerek yerleşmeye başladılar.
Yeme içmeye gelince normal şartlarda dış katılımcılar kendi yemeklerini karşılamaları gerekiyordu ancak organizasyonda gelen catering verilen kişi sayısı fazlaydı hemde tarihin sıkıntılarından dolayı beklenen kişi sayısı toplanamadı. Bu yüzden sonradan gelen kampçılar da görevli ve sporcularla birlikte yemek sırasına girerek sabah öğlen akşam rahatlıkla yemek alabildiler.
Tuvalet ve duş konusunda bir sıkıntı yaşanmadı. Tuvaletlerimiz gayet temizdi. Duşta sadece sıcak su konusu problem oldu. Onu da 2. gün (18 Mayıs) herkes için Vezirköprü’deki tarihi hamamda kişi başı 5 TL gibi bir miktara anlaşarak çabucak çözdüler sağolsunlar.
Etkinlik alanı (Şahinkaya kanyonu) kamp alanımızdan yaklaşık 30 dakika mesafedeydi araçlarla. İlk gün yani 17 Mayıs sabah 08:00’de servislerle etkinlik alanına geçtik. Ben ilk gün iniş alanındaydım. (Kanyon arasında kurulmuş yüzen kare bir platformdu) Hem inişe yardım ettim hemde mümkün olduğunca fotoğraf ve video çektim.
Tabii bedeviliğim burda da kendini gösterdi ve bir sporcuya yardım ederken geleni görmediğim için İranlı sporculardan biri kafama iniş yaptı. Ufak çaplı bir kargaşa oldu sersemledim çünkü resmen ayağıyla tokat attı bana 🙂 Benim için çok eğlenceli bir anı oldu. Kendisiyle sonra baya dost olduk. Akşamına ise atlayışları , paramotor gösterilerini ve tırmanışı tamamladıktan sonra kamp alanında vakit geçirirken ikinci kazayı yaşayarak bileğimi baya kötü burktum. Üstelik ertesi gün zirveye tırmanmam gerekiyor çünkü bütün amacım zaten o zirveyi görmek. Yine de inat ettim emeğim çöpe gitmesin diye topallaya topallaya o tepeye tırmandım 1 saat. Bahsettiğim zirveye ise yani sporcuların atlayış noktasına ulaşmak için, kanyonun oradan arabalı feribotla karşıya geçerek arabalarla yarım saat yol gitmeniz gerekiyor. Sonrasında ise tamamen kondisyonunuza kalmış 1 saat kadar dağ keçisi gibi uçurum kenarından gıdım gıdım tırmanmanız gerekiyor. Biraz zorlu bir parkur. Tabi ben en zirveye değilde AFAD ekibiyle 50-60 mt kadar aşağısında kaldım. İlk atlayışa yetiştim ve büyük bir zevkle 80-200 mm lik Nikon lensimle büyük bir zevkle fotoğrafladım. Bu etkinliğe aşık olmamamın başka nedeni bu zaten. Fotoğraf konusunda çok şey kattım kendime. İkinci atlayışlar hava durumu yüzünden yapılamadı bizde sallana sallana geri döndük tabi. Ama dönerken fotoğrafçı arkadaşla deniz polisleriyle anlaşarak kamp alanına onların zodyak botuyla kanyon içinden Kızılırmak Nehri’ni gezerek döndük o manzara gerçekten görülmeye değerdi. Bir gün Vezirköprü’ye giderseniz mutlaka kanyonu tekneyle geçmenizi öneririm.
(Atlayış Noktası Manzara)
Bu şekilde yorgunluktan bayılarak 2. günü de tamamladık. Akşamına 18 Mayıs’ta festivali kutlamak amaçlı On Dokuz Mayıs Üniversitesi’nin müzik bölümünün bir grubu konser için geldi. Her birinin sesi ayrı muhteşemdi ve hiç birimiz böyle güzel sesler beklemedik açıkçası. Sonrası zaten club müzikler ve “Ankara’nın bağları” arasında tarz çatışması yaşayarak geçti tahmin edersiniz ki. Neden çünkü bir Türk “Ankara’nın bağları” olmadan party de eğlenemez. O party de 19 ülkeden 19 farklı yabancı sporcu Ankara’nın bağlarını oynadı. Bakın bu başarıdır. Yarısı Türkçe öğrendi, çoğu ince belli bardak olmadan çay içmedi az daha kalsalardı din değiştirirlerdi şüphem yok. Bizde az İngilizce konuşmadık şimdi güzel pratik oldu. Bunun yanında Türk sporcularla da tanışma fırsatı bulduk her biri birbirinden tatlı bir o kadar çatlak insanlardı ki böyle etkinliklerde en güzel şey bence herkesin inanılmaz rahat olması. Kimse kimseyi yanlış anlamıyor. Yargılama yok, dedikodu yok, kuyu kazmalar yok, sadece pozitif enerji ve paylaşım var.
3. gün etkinlik alanına gidilecekti yarım gün fakat aşırı sağanak yağıştan dolayı apar topar toplandık öğlen yemek yiyerek sporcuların çoğunu servisle yolculadık. Ama o kadar yorulduk ki öğle yemeğini beklerken bulduğumuz yerlerde uyuduk. Ben ki yeter ki uykum gelsin koala gibiyim zaten hemen çantalara kıvrılıp yattım. Yine paparaziler boş durmamışlar. Aşağıda görüldüğü üzre rezil uykuları severiz milletçe 🙂
Ben burada uyuklarken Cengiz Hoca yanımdaki arkadaşımla sohbet ederken beni ve düzceden yine benim gibi sırf gezmek ve fotoğraf çekmek için gelen bir arkadaşımla (Meral) Sinop’taki başka bir fetivale daha davet etti ki çok mutlu olduk. Meral’le o kadar iyi anlaştık ki anlık planlar olsun, kamp yapmak ve fotoğraf çekmek olsun, uyum, enerji, eğlence olsun derken baya ruh eşi çıktık iyi mi? Kendisi bana 1 hafta Gökçe diyerek adımı herkese Gökçe diye kabul ettirse de kişiliğine bayıldığım bir dost daha edindim kendime. 🙂 Normal şartlarda Samsun merkeze dönerek gençlik festivalinde konserlere gitmeyi düşünüyorduk ancak Sinop bizim için vazgeçilmez bir teklif oldu ve alanda kalan sporcularla birlikte yaklaşık 15 kişi Sinop Boyabat’a gittik onun macerasını başka bir yazıda anlatmayı düşünüyorum.
Keşke davet edebildiğim bütün arkadaşlarım katılabilseydi. Beklediğimden çok daha eğlenceli ve güzel anılarla dolu bir festival oldu benim için. Akşamlar yaktığımız kamp ateşi, üstünde közde demlediğimiz çaylar ve sohbet cabası. İki eliyle makina gibi çekirdek (Fakir eroini diyorum ben) yiyen vardı aramızda siz düşünün. Koca etkinlikte sadece kano yapacak vaktim olmadığı için üzülüyorum ancak bu festivalin benzeri 28 haziran – 2 Temmuz arası Erzincan Kemaliye’de hemen ardından Ekim ayının 2. haftasında her yıl düzenlenen Fethiye hava oyunlarında tekrar yapılacak. Her ne kadar Kemaliye’ye Otomobil sporlarındaki görevlerim yüzünden gidemesem de Fethiye de orada olacağım. Umarım sizlerde katılabilirsiniz bu güzel festivale. Birlikte kamp yapar, tandem yamaç paraşütü deneyebiliriz belki.
Bundan sonra ki bütün festivalleri takip edip Instagram sayfamda paylaşacağım (@ayakizinibirak).
Dileyenler oradan da takip edebilir. Son olarak kampta akşam ateşi yakmadan önce bir arkadaşımın yaptığı uzun pozlamayı ekleyeceğim her ne kadar ben bulanık olsam da kampların en sevdiğim yanlarından biri de gece gökyüzünü izlemek. Yıldızlara bakarak uyumak. Kendimi en özgür hissettiğim yer orası çünkü.