Öncelikle klasik olacak ama doğaya olan sevgimin nasıl başladığını anlatmak istiyorum. Aslında doğaya olan sevgi sonradan başlamaz içimizde olan tutku bir şekilde bir yerde ortaya çıkıyor ansızın.
Ben Artvinliyim ee malum Karadeniz’i bilirsiniz yeşilin yüzbinlerce tonu vardır. Küçükken hep annem yaz aylarında Artvin’e götürürdü bizi. Dağda, taşta oynayıp yazın tadını çok güzel çıkarırdık. Bizim oralarda festival olur ağustos aylarında sanatçılar gelir geleneksel yemekler yapılır ve 4 gün boyunca çadırda kalınarak kutlanır. Çadırın tadını da böyle almıştım.
Gelgelelim büyüdüm hayat bizi şehirlere attı derken bir süre yalnız kaldım bir şekilde ve Samsun’da okuyordum aklıma kamp yapmak gelmişti. Hemen kamp ile ilgilenen insanlarla arkadaşlık kurup hem yalnızlıktan kurtulmuştum hem de küçükken en sevdiğim şeyi tekrar yapmaya başlamıştım tekrar doğadaydım. Ve Samsun o kadar güzeldir ki inanılmaz güzellikleri var. Önce yakınımızdaki yerleri tanımak için trekking yapmaya başladık sonra ihtiyacımız olan eşyaları almaya başladık. Çok güzel bir grubum da olmuştu. Aksu köyü diye bir yer vardı oraya gitmeye karar verdik. Tam böyle yaz başlarıydı. Akşama kadar köyü gezdik teyzeler, amcalar bizimle çok ilgilendi yemek yedik oturduk köyü gezdik hayvanlarla vakit geçirdik derken günbatımının tadını çıkarmak için güzel bir yer aradık kendimize. Çadırımızı kurmaya da başladık bir yandan. Ama kötü olan bir şey vardı gece için yemeğimiz yoktu. Derken işlerimiz bitti ve çadır etrafında güzel bir ortam yarattık bu arada ateşi yakmak zor oldu çünkü doğal yollarla yakmaya çalıştık. Odunları birbirine sürterek 1.5 saat sonra ateşi yakmıştım. Zorlu bir aşamaydı ama ilk ateşi ben bulmuşum gibi çığlık çığlığa ateşi yakmıştım. Şarkılar söylüyor, gülüp eğleniyorduk. Bir de Karadeniz’in önemli bir yerini atlamıştık.
Yağmura Yakalandık
Gece yağmura yakalandık ve galiba acemilikten çadırımızın ne kadar hazır olacağını bilmediğimiz için geceyi ıslak geçirmek zorunda kaldık. Yanımızda göl vardı bizde en sonunda ee zaten ıslandık göle girelim diye gaz verirken arkadaşlar birbirini suya attı ve böylelikle gecenin köründe hepimiz kendimizi gölde bulduk. Tavsiye eder miyim evet efsane eğlendik ama karanlıkta göl çok korkunç olabiliyor o an ne timsahlar ne orangutanlar hayal ettim anlatamam 🙂

Uzun aradan sonra ilk kampım efsane bir yerde efsane eğlenceli bir şekilde olmuştu ama ertesi gün 40 derece ateşle yatıyordum ama mutluydum çünkü Samsun’da güneş çok güzel doğar ve batar. Sabahın o ıssızlığında kendimi dünyada tek ben varmışım gibi hissetmek güzeldi o turuncu renklerle dinç uyanmak heyecan vericiydi. Daha nice nice kamp anıları… Bu nedenle ne olursa olsun belki 1 saat 1 gün 1 hafta ne olursa olsun doğada kalın ve dinleyin o hep sizi çağırıyor.